nostaljinin marjinalliği

  İçimdeki nostalji durumu o  kadar güçlü ki instagrama throwback olmadan post atmam bile imkansız, sadece hikaye durumu güncellememe izin veriyor bu duygu. Sanırım bu özeti biraz daha derinleşerek açabilirim.

  Vintage, retro, foroğraf albümleri eskiyi hatırlatan tüm görünen,duyulan, koklanan şeyler o kadar güçlü ve anlamlı yer edinmişlerki hayatımda çünkü eski ile güç bulan mutlu olan bir yapım var, yeni binaların, yenilenen tüm eşyaların vermiş olduğu enerji eskilerde yok ne yazık ki, şimdikiler klişe, yapay, estetik ve sanat yoksunu ve üzügünüm bunlar benim ruhumu tatmin etmiyor. Sizin de etmesin ! Kapitalist düzenin yarattığı yaratıklar oldu insanlık. Eski  yapıtlarımız onun verdiği enerji ve estetik düzenle ayakta duran kentler, artık dümdüz betonarme ve üzgün.

-Postcard_of_Chora_Church-20000000009716798-375x500

Ülkemizde ne yazık ki tohumken sulanmayan bakım yapılmayan değer verilmeyen ruhlar yani çocuklar büyüdükten sonra çiçek açamıyor, benliğini, tüm değerlerini bulma çabasını yitiriyor. Değer vermeyen ve değeri olmayan duygularla hayatını devam ettiriyor. Ne sanata, ne bilime ne de benliğimize ne derece yatırım yapabiliyoruz ki evlatlarımıza yapalım? iyi güzel yaşanılabilir bir ülke nasıl inşa edilebilir bilmiyoruz ki, yaşanılabilir bir dünya hayali kuralım.

  Bireysel bakmaktansa bütünsel bakabilsek olaylara her şey daha sürdürülebilir, katlanılabilir olur. Yaşadığımız çevredeki, şehrimizdeki eski yapıtları, hayvanları, bitkileri ve dünya için, bizim için değerini bilemediğimiz tüm değerlerin farkında olup koruyabilsek, sevebilsek.. Bunları yapmak için en önemlisi keşfedebilsek. Bilinmeyen şeyler değil bu dediklerim, keşfedilmiş gözümüzün önünde duran şeyler ama biz farkında olduğumuz ilk an onu yeni keşfetmiş oluyoruz, aslında kendimizde bir şeyleri de keşfetmiş oluyoruz. Bu duygu öyle güzel ki. Değer verdikçe değer buluruz gerçeğini de hayata geçirmiş oluyoruz aslında çünkü önce kendimizi keşfetmek ile kendimize değer verdiğimizi göstermiş,  kendimizde de değer verecek şeyleri bulmuş, keşfetmiş oluyoruz. Burdan yola çıkarak Dünyaya gelen  yaşayan ve buraya kendinden bişeyler bırakan kendini keşfetmiş insanlarla da empati yapmış oluyoruz. Eski bi yapıt gördüğümüzde, dikili ağacın açmış çiçeklerini kokladığımızda bunların orada birilerinin emeği ile var olduğunu idrak ederek değerini kavrıyor ona göre muamele etmeye başlıyoruz. Çünkü artık kendi keşfinde olan ve kendi değerini anlamış biri olarak, bunu tüm çevremize de hissettirerek yaşayan insan olamanın bilincinde ilerliyoruz. En temel olan ve Paulo Coelho / Simyacı kitabında da sık sık tekrarlandığı  gibi  insanların biricik gerçek yükümlülüğü olan ”kişisel menkıbemizin” gerçeklemesi burdan geçiyor.

Lütfen başlayalım! araştıralım, kavrayalım ve keşfedelim.

Sevgiyle..

Gülşah Beyza Ertosun

Yorum bırakın